İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırımı ve İran'a yönelik saldırıları Şanlıurfa düzenlenen basın açıklaması ile kınandı.
Daha önce de İsrail’e karşı Şanlıurfa’da birçok eylem gerçekleştiren Kitap Vakfı, Dergah Camii önünde basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasını Kitap Vakfı Başkanı Av. Mustafa Fuad Balıkçı okudu. Basın açıklamasında “Amacımız yöneticilerimi uyarmaktır” denilerek hükümete çağrı yapıldı. İncirlik Üssü'ne el konulması çağrısı da yapılan açıklamada öne çıkanlar şu şekilde:
BALIKÇI: AMACIMIZ ÇAĞIMIZIN FİRAVUNLARINA MEYDAN OKUMAK
"Allah’ım, peygamberlere, peygamberlerin sahabelerine ve onların yolunu takip eden salih kullarına verdiğin yakin imanı, bizlere de nasip et, Allah’ım, onlara verdiğin takvayı, güzel ahlakı, ilim ve hikmeti, cesareti, cömertliği ve sabrı, bizlere de nasip et.
‘E‘ûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm Rabbi’şrah lî Sadri Ve yessir lî emrî Vahlul ‘uḳdeten min lisânî Yefḳahû kavlî’. Değerli “Urfa Filistin Dostları” bugün burada toplanmamızın amacı, okuduğum bu duanın sahibinin, Firavun’a meydan okuması gibi, bizim de başta Trump ve Netanyahu olmak üzere, çağımızın firavunlarına meydan okumak, karşılarına dikilmek ve onları lanetlemektir.
“SİYONİST İSRAİL REJİMİYLE BÜTÜN İLİŞKİLERİ BİR AN ÖNCE KESİN”
Hemen peşi sıra, yanlış yapan yöneticilerimizi, açıkça uyarmaktır. Defalarca dile getirdik, yanlışlarınız devam ettiği sürece daha güçlü bir şekilde dile getirmeye devam edeceğiz. Yöneticilere sesleniyoruz. 7 Ekim 2023’ten bu yana, altmış bine yakın masum Filistinliyi katleden siyonist İsrail rejimiyle, bütün ilişkileri bir an önce kesin. Hileli yollarla, Filistin ve 3. ülkeler üzerinden devam eden ticarete, tamamen son verin. Salyası akan kuduz köpek gibi, önüne gelene saldıran siyonist çeteye, petrol sevk etmekten vazgeçin.
“KÜRECİK VE İNCİRLİK ÜSLERİNE EL KOYUN”
Eliniz Filistin halkının kanından sonra, İran halkının kanına da bulaştı, bir an önce bundan vazgeçin. Oluk oluk masum kanı akarken, varil başına 1 dolar 27 sent kazanma hırsınızdan vazgeçin, bu milletin alnına bu kara lekeyi sürmeye hakkınız yok. Amerika ve İsrail’e hizmet eden Kürecik ve İncirlik Üslerine el koyun, ahlaksız asker ve personelinin tamamını ülkemizden defedin. Bu katliama karışan çifte vatandaşlık sahibi kişileri, soykırım suçundan yargılayın ve cezalandırın. Siyonist rejim yöneticilerini çok sert sözlerle kınamalarınıza doyduk, lütfen somut adımlar atın. Yanlışlarınızdan vazgeçene kadar bu işin peşini bırakmayacağımızdan, bu zulüm karşısında bir şey yapamamanın kahrını yaşayan, sessiz ve çaresiz çoğunluğu harekete geçirmek için, elimizden geleni yapacağımızdan, hakkımızı helal etmemekten oy vermemeye kadar, bütün meşru yolları, sonuna kadar kullanacağımızdan, emin olabilirsiniz. Daha fazla gecikmeden bu samimi sese kulak verin.
“BAŞIMIZA GELEN FELAKETLERİN SEBEBİ İSLAM ÜLKELERİNİN İKİ YÜZLÜ HÜKÜMET VE YÖNETİCİLERİDİR”
Son açıklamamızdan bu yana, yaşanan gelişmelerin bir kısmına kısaca değinmek istiyorum. Gazze’deki insani krize dikkat çekmek amacıyla, 1 Haziran’da İtalya’dan Gazze’ye doğru yola çıkan ve içerisinde çeşitli ülkelerden 12 insan hakları aktivistinin bulunduğu Madleen gemisi, Gazze’ye 185 km mesafede, İsrail tarafından, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde kaçırıldı ve aktivistler gözaltına alındı.
Filistin’e destek amacıyla, bugün Refah Sınır Kapısı'nda düzenlenmesi planlanan "Küresel Gazze Yürüyüşü"ne katılmak üzere,aralarında Türkiye’den katılımcıların da bulunduğu binlerce duyarlı insan, son günlerde Mısır'a gitti. Ne yazık ki bu kardeşlerimiz Mısır yönetiminin son derece kötü ve düşmanca muamelesine maruz kaldı, üzerlerine baltacı ve diğer bedevi çeteler salındı, birçoğu gözaltına alınarak, sınır dışı edildi.
Bir önceki açıklamamızda, birçok İslam ülkesinin hükümet ve yöneticisinin ikiyüzlülüklerini, başımıza gelen felaketlerin en önemli sebebi olarak değerlendirmiş ve örnek olarak Ürdün ve Mısır yönetimlerini göstermiştik.
Amaçları dünya kamuoyunun dikkatini, devam eden soykırıma çekmek olan, bu duyarlı insanlara karşı sergilenen kötü muamele, onların toplanmalarına bile tahammül edilmeden gözaltına alınmaları ve sınır dışı edilmeleri, Sisi yönetiminin münafıklığını bir kez daha açığa çıkarmıştır.
Halen, Mısır’da olup kendisinden haber alınamayan çok sayıda kişinin bulunduğu yönünde haberler, video ve ses kayıtları gelmektedir. Yetkililere, bu kişilerin can güvenliklerinin sağlanması ve kötü muamele görmemeleri için, çok hızlı ve etkili bir şekilde girişimlerde bulunmaları için çağrı yapıyoruz.
“BU SALDIRIYA KARŞI ÇIKMAK, HERKES İÇİN AHLAKİ VE İNSANİ BİR SORUMLULUKTUR”
Üç gün önce, o halen ilişkilerimizi kesmediğimiz ve karşılıklı elçiliklerimizin bulunduğu İsrail, bütün uluslararası hukuk kurallarını, çok ağır bir şekilde çiğneyerek, İran’a saldırı başlattı. Amerika’nın desteğiyle gerçekleştirilen bu haydutça saldırı, evvela Birleşmiş Milletlerin ana sözleşmelerine, referans kararlarına ve bütün uluslararası hukuk kurallarına, çok açık bir şekilde aykırıdır. Başta bölge sonra dünya barışına karşı işlenmiş, çok ağır bir suçtur. Saldırıda, uluslararası hukuk kurallarına açıkça aykırı olmasına rağmen, İran’ın nükleer tesisleri hedef alınmış, bölge halklarının can güvenlikleri tehlikeye atılmıştır. Hukuka, adalete, insan haklarına, dünya barışına zerre kadar bile saygısı olan bütün devletler, bütün örgütler ve bütün insanlar, bu haksız ve ahlaksız saldırının karşısında yer almak zorundadır. Bu saldırıya karşı çıkmak, herkes için ahlaki ve insani bir sorumluluktur.
“BÜTÜN MÜSLÜMANLARIN İFTİHAR ETMELERİ GEREKEN BİR BAŞARIDIR”
Ne yazık ki hemen hemen bütün dünya, ikiyüzlüce, saldırganı ve saldırıya uğrayanı aynı kefeye koyan, cılız tepkiler gösterdi. Söz konusu İslam ümmeti ve Müslüman halklar olunca, güya İran’a yakın olan Rusya ve Çin de dahil, küfrün tek millet olduğunu tekrar gördük. Biz Müslümanlar için İran’a yapılan saldırının, daha önemli bir anlamı ve karşılığı vardır. İran bugüne kadar İsrail ve Amerika’ya karşı varlık gösteren, mücadele eden ve onların canını yakan HAMAS, Yemen, Lübnan Hizbullah’ı ve diğer yapılara maddi, manevi, teknolojik ve tecrübi destekler sunan, çeşitli füzeler ve diğer savaş silahları sağlayan ana karargâhtır. İran İslam Cumhuriyeti’nin, Amerika hegemonyasına açıkça karşı çıkması, bütün dünya halkları ve özellikle İslam ümmeti adına bir şanstır. Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın İsrail’e olan sınırsız destek ve korumalarına, sahip oldukları teknolojiye, Ürdün ve diğer işbirlikçi bölge ülkelerinin engellemelerine rağmen, İran’ın, Allah’ın izniyle Telaviv ve Hayfa’da çok önemli hedefleri vurabilmesi, bütün dünya müstazaflarının, mazlumlarının ve Müslümanların iftihar etmeleri gereken bir başarıdır.
Rabbim, İranlı yöneticilere basiret ve feraset ver, düştükleri hatalara tekrar düşmemelerini nasip et, İslami ilkeler doğrultusunda sapasağlam ve sarsılmaz bir irade nasip et, onları cennetinle mükâfatlandır. En önemli İslam ülkelerinden birinin böyle bir saldırıya uğraması, hepimizi derinden üzmüş, aynı zamanda zalimlere ve sömürgecilere karşı olan öfkemizi de kat kat arttırmıştır.
“MEZHEP TAASSUBU BU KADAR MI GÖZÜNÜZÜ KÖRETTİ”
Değinmemiz gereken çok konu var ancak, vaktimiz sınırlı olduğu için sözlerimi toparlıyorum. Aksa Tufanı’ndan bu yana, dünya genelinde Müslümanlara yönelik daha önce benzeri görülmemiş bir aşağılamanın, hukuku alenen çiğnemenin ve bunların küstahça ve aleni bir şekilde ortaya konulmasının şahitleriyiz. Bu konuda bizim yargı sistemimiz de çok iyi sınav vermiyor. Önümüzdeki açıklamamda bu konuya inşallah değineceğim. İran’a yapılan bu haksız ve ağır saldırının ilk gününde, bir diğer önemli İslam ülkesi, yani bizde, cuma hutbelerimizin konusu, düğün adabı idi. Erkeklerin ve kadınların eğlenmeleri, çalınacak müziğin sesi, evlilik teklifi, kız isteme, söz kesimi, kına, çeyiz, gelin hamamı, bekârlığa veda partisi gibi, minbere ve camilerimizin saygınlığına yakışmayan birçok şeye değinilen hutbemizde, bir tek kelime ile İran halkına değinilmedi, bir tek dua edilmedi, zalimler kınanmadı… Mezhep taassubu bu kadar mı gözünüzü köreltti.
“DİYANET İŞLERİ BAŞKANINI MÜFTÜLERİ ALLAH’A HAVALE EDİYORUM”
İlk nesil Müslümanların yaşadıkları, gerçek ve devrimci İslam’ın içini boşaltan, yaratıcı ruhunu söndüren, adaleti tesis etmek, zulme karşı çıkmak, emri bil maruf ve nehyi anilmünker gibi evrensel ilkelerini ortadan kaldıran, İslam’ı 5 şekli şartın yerine getirilmesine indirgeyen, hangi meali okumamız ve hangi kelimelerle düşünmemiz gerektiğine karar veren, uysal ve itaatkar bireyler olmamızı isteyen, İslam’ı saltanatının devamı için bir araca dönüştüren anlayışın takipçilerinin, bu halkı hangi noktaya savurduğunu görüyor musunuz? Ne acı ki halimiz bu. Ben bunun birinci dereceden sorumlusu olan Diyanet İşleri Başkanını ve bunu içine sindiren müftüleri, vaizleri ve imamları Allah’a havale ediyorum.
“LÜTFEN BU SESİ ÇEVRENİZLE PAYLAŞIN”
Bu kötü halden çıkmamız mümkün ve bizim elimizde, eğer birbirimiz hakkındaki önyargılarımızı yıkabilirsek, eğer bu sesi daha güçlü bir hale getirebilir, bu dertten mustarip olan sessiz çoğunluğu bu sese ortak edebilir ve hep birlikte harekete geçersek, bu makûs halimizi Allah’ın izniyle değiştiririz. Lütfen bu sesi çevrenizle paylaşın. Biz 15 yıldır faaliyet yürüten ve senedinde zulme karşı mücadele etmenin bir ilke olarak kabul edildiği bir vakıfız. Bugüne kadar yaklaşık 20 açıklama yaptık ve hiçbirinde herhangi bir sorun yaşamadık. Lütfen bunları çevrenizle paylaşın, insanlardaki çekingenliği giderin. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Hepinizi Allah’a emanet ediyorum."