Büyük şeytan Amerika’yı, kâfir ve zalim bütün devletleri, hatta halkı Müslüman zalim devletleri arkasına almış, Müslüman halkların sessizlik ve duyarsızlıklarından da cesaret almış lanetli kavim İsrail, iştahlanan canavar gibi ona buna saldırıyor, masum, bebek, çocuk kadın demeden kan içmeye doymuyor.
Kanla beslenen, ruh hastası psikopat bu yaratık Gazze’de iki yıldır yüz binden fazla insanı şehit etti, evlerini masumların başlarına yıktı, mülteci kamplarında çadırlarını ateşe vererek insanları diri diri yaktı. Halen de bu saldırganlığını, vahşetini sürdürüyor. Lübnan, Suriye derken şimdi de İran’a saldırıyor. İran’a saldırılarında İlk etapta askeri komutanları öldürmüş olsa da Gazze’den alışkanlık edindiği çocuk, bebek ve kadın ayırımı yapmadan sivil ve savunmasız insanları öldürüyor. Hiçbir sebep yokken İran’a saldırmak için bulduğu bahane İran’ın atom bombası yapabilecek duruma gelme ihtimalidir. Aslında tek hedefi Ortadoğu’da imparatorluğunu kurmaktır, öne sürdüğü tüm gerekçeler sadece hayali bahanelerden ibarettir. Muhtemel nükleer silah üretebilme yeteneği gerekçesiyle İran’a saldırmaya başladı oysa bahanesi olan nükleer silah, kendisinde de Amerika’da da, desteğini aldığı diğer Avrupa ülkelerinde de vardır. İsrail elbette bahane üretip Müslümanları yok etmeye çalışır, bu normaldir ama asıl üzücü ve anormal olan İsrail’in hedefinde yok edilme sırasına konulan kimi Müslüman grupların hatta ülkelerin de bu İsrail’in saldırganlık bahanesini aptalca desteklemeleridir. Mezhep tefrikacılığıyla İran’a karşı İsrail’in yanında yer almak nasıl bir akıl tutulmasıdır? Müslümanlar olarak iç meselelerimizde farklı düşündüğümüz, ihtilaflı olduğumuz konular olabilir ama söz konusu İsrail’in saldırıları olunca İran’a bahaneler bulup İsrail’e zımnen destek olmak kesinlikle İslam saflarından çıkmış olma nedenidir. Kendi içimizde birbirimizi eleştirebiliriz ama kâfirler karşında birlik olmak dinimizin temeli olan Tevhit inancının gereğidir. Zaten mezhep taassubuna dayalı ayırımcılığı oluşturan ve Müslümanlar arasında yayan Yahudi’nin kendisidir. İsrail’in bu tür tefrikayı gökte ararken yerde Müslümanların içinde bulması çok acıdır. Ünlü Kürt şairin şu sözünü herkes kulağına küpe yapmalıdır: “Eger hun nebin yek, hunê herin yek bi yek: olmazsanız bir, gidersiniz bir bir.” Velev ki bazı hallerini beğenmesek de bütün Müslümanların hatta bütün insanlığın ortak düşmanı saldırgan İsrail’e karşı bir olmazsak, birer birer hepimizi bitirecek.
Müslümanlarla ilgili diğer acı bir durum da İsrail’e ajanlık yapma meselesidir.
İsrail, İran'da en iyi korunan komutanları ve nükleer bilim insanlarını kendi elleriyle koymuş gibi nokta atışı ile evlerinde öldürdü. İran'da İsrail ajanlarının kamyonetlerden ve binaların çatılarından dron fırlattıkları haberi de yaraya tuz-biber oldu. Demek ki İsrail ajanları ümmetin damarlarına girmiş Müslümanlarla iç içe yaşıyor. Tarihin hiçbir döneminde ümmetin içinde bu kadar münafık bulunmamıştır. Hatta münafıklar gerçek Müslümanlardan sayıca çok daha fazladır desek mübalağa etmiş olmayız. Bütün bunlar Müslümanların ne kadar içler acısı bir durumda olduğunu gösteriyor. Bizimle birlikte yaşıyorlar, bize benziyorlar ama gerçekte bizden değiller, Siyonist Yahudi’ye hizmet ediyorlar.
Hiçbir Yahudi’nin Müslümanlara ajanlık yaptığı duyulmuş mudur? Hayır. Ama Müslümanlardan olup Yahudi’ye ajanlık yapan çoktur. Geçen sene Türkiye'de yakalanan İsrail ajanlarının çoğunun Filistinli olduğu ortaya çıktı. Gizlice değil de Mahmut Abbas, Ürdün kralı, Selman ve Sisi gibi açıkça Yahudi’ye hizmet edenler de vardır. Hatta boykota katılmayıp İsrail mallarına para ödeyerek ekonomik destek verenler de Yahudi’ye açıkça hizmet edenler sınıfındandırlar.
Gerçek şudur ki ister gizli ister açık olarak ister fikren ister amelen Yahudi’ye destek verenlerin, İsrail’e az veya çok hizmet edenlerin kesinlikle Müslümanlıkla alakaları yoktur. Onlar İsrail’in cinayetlerine de ortaktırlar.