İslâm ahkamın hâkim olmadığı lâik, demokratik ve seküler beldelerde; herkes canının istediği gibi gezer, tozar, halt işleyebilir. Günah ve mükeratın önünde hiçbir engel, cezai müeyyide bulunmaz. Zira beşeri kanunlarda, günah, helal ve haram kavramı isminde kavramlar yoktur. Ama Allah'ın emrettiği şekilde İslam'ı yaşamaya ve yaşatmaya çalışanın/çalışanların yolunda yasal olarak bin bir engel ve barikatın olduğu hepimizce bilinmektedir. Ondan dolayı, söz konusu toplum veya beldelerde; dürüslerle sahtekarları ayırt etmek çok zorlaşır. Gerek günlük yaşam da ve siyasette, gerek sosyal ilişkilerde ve ticarette, gerekse komşulukta; heeeksin kendine göre, bir helal haram anlayışı vardır.
Dolayısıyle, lâik seküler olan toplumlar; ikili değil; on ikili oynayan paronayakların, düzenbazların, hırsızların, ipsizlerin, ipini koparanların, arsızların; her yere palazlandıkları bir toplum haline gelir! Helal ve Haramı takmaz, ama tali meseleleri ilimsiz ve mesnetsiz saatlerce tartışır durur.
İslam'ın "i" sini yaşamaz, ama İslam'ın her meselesine burnunu sokar, hakkında konuşup ahkam keser. İslam'ın ahkâmı şahsında, ailesinde bulunmaz, ama herkesin yaşam tarzına dil uzatır, eleştirir durur. İslam davası diye bir derdi kederi yok, ama her cuma kopyala yapıştır cuma mesajlarını toplu olarak göndermeyi ihmal etmez.
Ağzı küfürlü, argolu, jargolu; insanlarla cafelerde teşrik-i mesai yapar, ama doksan dokuz taneli tespihini elinden bırakmaz... Onun bunun hukukuna girer, fitne yayar, ara bozar, başkasının sırtından geçinmeye çalışır; ama dürüstlük, hak hukuk ve cömertlik hak getire...
Hâlbuki yüce Rabbimizin biz kullarından istediği tek bir şey vardır: Tevhîd ınancı ve ubudiyet! Yani, sahih bir iman ve sağlam bir amel... Taklacı maklacı olmaya gerek yok. Bizi yaratan Rabbimiz, bizi bizden daha iyi biliyor. Hangimizin kaç ayarlık adam olduğunu da bilmektedir.
Kendimizi kandırmaya çalışmayalım hiç. Sahte tebessümlerle bir yere kadar varılır ama dürüstlük ve sadakatla her güzel menzile ulaşılır. Aziz ve Celil olan Rabbimiz bizi uyarıyor:
Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve güzel şeyleri haram saymayın, sınırı da aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez.
Allah’ın size verdiği helâl ve temiz rızıklardan yiyin ve iman etmiş olduğunuz Allah’ın yasaklarından sakının. (Maide: 87-88)
İslam'ın özüne uymayan, ona ters düşen her şey; haddi ve hududu aşmaktır. Kul namaza başlarken; Fatiha süresinde; "ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz" demekle, tevhîd inancını ve ubudiyetini itiraf ettiği gibi, Rabbine de söz vermektedir.
İslâm dini, müntesiplerinin, birer örnek ve önder insan olmasını yeğler. İki yüzlü, bukalemun, sırıtkan, düzenbaz, kandıran, nemime ve fesad yayanların İslâm nazarında hiçbir değerleri yoktur.
Sünnet'e göre; dürüst ve dürüst olmayanların haline bir kaç hadisle açıklık getirelim:
Abdullah b. Mesut’tan (r.a.) nakledildiğine göre, Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Doğruluktan ayrılmayınız. Muhakkak ki doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğru olanı ararsa Allah katında ‘sıddîk’ (özü sözü bir olan kişi) olarak yazılır. Yalandan sakının! Çünkü yalan kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleyip, yalanı araştıra araştıra Allah katında yalancı olarak yazılır.” (Müslim, Birr)
Ebû Hüreyre’den (r.a.) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Her duyduğunu söylemesi, kişiye yalan olarak yeter!” (Ebû Dâvûd, Edeb)
Ebû Hüreyre (r.a.) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“İman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir şahsın kalbinde birlikte bulunamaz.” (İbn Hanbel)
Ebû Amr(r.a.), yahut Ebû Amre Süfyân b. Abdillâh’tan (r.a.) rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir:
“Ya Resûlallah, Müslümanlığa dair bana bir söz söyle ki, o konuda sizden başka hiç kimseye bir şey sorma ihtiyacı hissetmeyeyim” dedim. Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu:“Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol.” (Müslim, İman)
Ebû Saîd’den (r.a.) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Dürüst ve güvenilir tüccar, peygamberler, sıddıklar (dosdoğru kimseler) ve şehitlerle beraberdir.” (Tirmizî, Büyû)
Hakîm b. Hızâm’ın (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Alışveriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkları sürece (alışverişi kabul edip etmeme konusunda) serbesttirler. Eğer dürüst davranırlar ve (malın kusurunu) açıkça söylerlerse, alışverişleri bereketlenir. Fakat kusuru gizler ve yalan söylerlerse, yaptıkları alışverişin bereketi gider.” (Ebû Dâvûd, Büyû) (islam-ihsan)
Peki, yaşadığımız toplumda; hadis-i şeriflerde anlatılan hangi emareler bizde mevcut? Her birimiz, kendi nefsimizi; Tevhid-i olarak, dürüstlüğün neresindeyiz diye hesaba çekmeli değil miyiz?
Kalın sağlıcakla.