URFA'NIN TARİHİNE İDEOLOJİK BAKMAK

Bazı çevrelerin tarihe bakışı, ne yazık ki bir arkeolojik meraktan çok, ideolojik bir saplantıya dönüşmüştür. 

Ellerindeki küçücük bir dönemin kalıntılarını abartarak paylaşanlar, 30 kilometre ötede binlerce yıllık uygarlık izlerini barındıran Sogmatar’ı, Şuayip Şehri’ni görmezden geliyor.  Çünkü onların derdi tarih değil; kendi inşa ettikleri ideolojik hikâyeyi diri tutmaktır.

Oysa bu topraklar yalnızca Müslümanların değil, insanlık tarihinin beşiğidir. Harran’ın taşlarında sadece ezan değil, daha geriye giderseniz, pagan inançların kalbine ulaşırsınız. Ama bu anlatılmaz. Çünkü anlatılırsa ezberler bozulur, anlatılırsa kurulan o tek sesli tarih anlatısı çöker.

Siz, tarihi bir bütün olarak değil; işinize geldiği gibi parçalara ayırarak sunuyorsunuz. Oysa biz, toprağın altından fışkıran her izde, insanlığın ortak hikayesini görmek istiyoruz. 

Az ilerde tarih fışkıran Soğmatar ve Şuayb şehri gibi 8.000 yıllık geçmişi bir yerleşim yerini yok sayıp, kendi oluşturduğunuz tarihi öne çıkarıyorsanız siz sadece tarihi saptırmıyorsunuz, bütün insanlığın hafızasını silmekle eş değer bir adım atıyorsunuz demektir. Tarihi manipüle ederek toplumu yönlendirmek istiyorsunuz demektir. 

 Oysa unuttuğunuz bir şey var: Gerçek, er ya da geç gün yüzüne çıkar. Ve o gün geldiğinde, bu halk sizi ideolojilerinizle birlikte, tarihin karanlık sayfalarına gömecektir. Çünkü siz yalnızca geçmişi değil, geleceği de sakatlıyorsunuz.

Tarih, kimsenin tekelinde değildir. O, yalnızca saraylardan ve camilerden ibaret değildir. Tarih aynı zamanda mağaradır, tapınaktır, su kemeridir, heykeldir, çömlektir. Bütün bunları yok saymak; bu coğrafyanın hafızasını silmek demektir. Ve unutmayın: Hafızasını yitiren bir toplum, geleceğini de kaybeder.

Gerçekleri konuşmaktan korkmayın. Korkunun olduğu yerde hakikat yaşamaz. Ve siz hakikatten değil, onu ifşa etmekten korkuyorsunuz.