ZEYTİN YASASI FISTIKLIKLARI VURUR!

O da nereden çıktı şimdi?

Anlatayım:

Birkaç Urfa dostuyla Limak’a karşı dava açmış, Tülmen civarında 5 milyon fıstıklığın kaderini belirleyecek taş ocağı kurulumunu durdurmuştuk.

O zaman zeytini koruma yasasından faydalanmıştık.

Şimdi öyle bir şansımız yok.

Oynuyorlar köklere...

Zeytin dedin mi, öyle ağaç değildir o baboş,

Dallarında neneyin duası,

Yağında yetimin lokması,

Kökü Osmanlı’dan da önceye gider...

Kur’an’da ayet var,

Anadolu’daki kökü Göbeklitepe’ye kadar gider.

Ama ne yapıyorlar şimdi?

“Kamu yararı” deyip

Dozeri sokmak istiyorlar

Zeytinliğin bağrına.

Hee, güya

“Zeytinliği taşıyoruz” diyorlar...

Kesilen ağaçlardan yerine iki kat fazlasını dikme şartı koyuyorlar.

Siz şirketlere karşı yasaların nasıl pas geçtiğini bilmiyoruz, görmüyoruz sanki!

Sen hiç

kökü 100 yıllık zeytini

nakliye kamyonuna yükleyen gördün mü?

Taşınmaz o…

Taş gibi oturur toprağın bağrında.

Bir taşınsa,

bir de senin yüreğin taşınır, o ayrı.

Abartı mı diyorsun?

Yok yok, abartan biz değiliz...

Bir sabah uyanıyorsun,

zeytinlik yerinde, fıstıklık yerinde maden ruhsatı verilmiş...

Mülk hakkın “kamu yararına” şirkete devredilmiş.

Bir bakıyorsun,

zeytinin gölgesine santral dikilmiş.

Çünkü “kamu yararı” denince

Kamudan çok kâr gözetiliyor bu ülkede.

Kamu değil o kamu,

kaymak tabakanın kamu’su.

Baboş,

zeytin dalıyla barış yapılır,

zeytinlikte kavga değil, sofra kurulur.

Sen onu kesersen

Yarın o sofra da, o barış da kurak kalır.

O yüzden

Zeytinlik meselesi,

bir yasa maddesi değil,

bir yaşam meselesidir...

Yaşam yasallaştı...

Hak rahmet ede.