HER DİRİLİŞ BİR DİRENİŞE MUHTAÇTIR!

İnsanlık tarihi boyunca, güç ve iktidarı ellerinde bulunduran zalimler; kendilerine yakın olanlardan başka hiç kimseye hayat hakkı tanımamışlar. Tanımamışlar ne demek, hatta onları insan sınıfına dahil bile etmemişler. 

Nemrud isimli despotun egemen olduğu dönemde, kanun ve güç zoruyla; insanları dizayn edip kendi bozuk düzenlerine kul köle etmeye zorlamadı mı?  İbrahim (a.s) kendisine karşı mücadele etmeseydi, Zalim Nemrud'un saltanatı belki de daha asırlarca sürüp gidecekti. Firavun hakeza. Musa (a.s) ona karşı kıyam etmeseydi, insanlara direniş ruhunu aşılamasaydı; Kafir Firavun, dize gelir miydi? Kısacası, Allah'ı inkâr edenlerin buluştukları ortak noktaları daima şöyle olmuştur: Güçlü olan her zaman haklıdır, istediği her şeyi yapma selahiyetine sahiptir. Hiç kimseye hesap vermek zorunda değildirler vs. 

Misallleri çoğaltmak mümkündür. Tarihi süreç içerisinde, insan topluluklarına bakıldığında; gücü ellerinde bulunduranların çoğunun zalim, gaddar, acımasız ve merhametsiz oldukları görülür. Astığı astık, kestiği kestik dayatmalarıyla; idâre ettikleri toplumlar sürüleştirmişlerdir. 

Günümüzün yakın tarihinde de benzer, hatta daha şiddetli hadiseler, olaylar ve trajediler yaşanmıştır. Ülkemizden bir misal verecek olursak, sadece şapka gitmedikleri için; yüzlerce, belki de binlerce insanın idam edildiğini biliyoruz. Diğerlerini yazmaya ne hacet? 

Zalim ve despot düzenlere karşı seslerini yükseltenler, ya provakatör, ya vatan haini ya da ajan yaftasına maruz kalmışlardır daima. Konuyu fazla uzatmadan, tek bir dirayetli insanın direnişinin; nasıl bir dirilişe yol açtığını, tarihi bir olayla açıklayıp noktlayalım:

Tarih 1955. Yer Amerîka'nın Alabama eyâletinin Montgomery şehri! Toplu taşımacılık sisteminde uygulanan ırkçılık politikasına başkaldırmak için başlatılmış sosyal ve politik bir protestoyu sizlerin dikkatine sunmak isterim. Mücadele 5 Aralık 1955'ten 21 Aralık 1956'ya kadar sürdü ve sonuçta Birleşik Devletler Yüksek Mahkemesi Montgomery'deki ırkçı kanunlarının anayasaya aykırı olduğunu açıkladı.

Rosa Parks'ın öncülüğünü yaptığı Montgomery Otobüs Eylemi'nin başlangıcı olan olayın yaşandığı otobüs, günümüzde Henry Ford Müzesinde sergilenmektedir

O yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nin güney eyaletlerinde zencilerle beyazlar otobüslere ayrı kapıdan biniyor, kendilerine ayrılmış ayrı yerlere oturuyorlardı. Rosa Parks bir gün Montgomery’de otobüse bindi. O otobüste bir beyaz, beyazlara ayrılan yerde yer bulamayınca, zencilere ait bölümde oturmakta olan Rosa Parks'tan koltuğundan kalkıp kendisine yer vermesini istedi. Şoför de kalkması için uyardı ama Parks yerinden kalkmadı. Tutuklandı ve hapse girdi

Protesto 1 Aralık 1955'te Afro-Amerikan bir terzi olan Rosa Parks'ın tutuklanmasıyla başladı. Parks otobüsteki yerini bir beyaz erkeğe vermeyi reddettiği için Montgomery'nin ırk ayrımı yasalarını ihlal etmekle suçlandı. Mahkemeye verilen ifadelere göre Parks diğer dört siyahla birlikte dördüncü sırada oturmaktaydı (siyahlar yalnızca ilk sıraya oturabilirdi). Daha sonra tüm oturma yerleri doldu ve otobüse beyaz bir erkek bindi. Siyahlar ve beyazlar aynı sırada olamayacakları için adam tüm siyahların oradan kalkmasını istedi. Diğer dört siyah itaat ederken, Rosa bunu reddetti.

Rosa'nın mesleği terzilikti ve eğitim görmüş biriydi. 1955 Aralığında tutuklanmadan kısa bir süre önce Tennessee'deki Highlander Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde "Irk İlişkileri" konulu bir kursu bitirmişti.

Rosa ayrıca NAACP'nin Montgomery bölümünün sekreteriydi. Aslında bu eylem Rosa Parks'ın tutuklanmasından önce planlanmıştı. Onun tutuklanışı kamu otobüslerindeki ayrımcılığa karşı çıkmak için bir deneme vakasıydı. Grubun liderleri doğru kişinin tutuklanması için bekliyorlardı. Tutuklanacak kişi siyahları bir eyleme sürükleyebilmeli, ayrımcılık yasalarını sorgulamaya açabilmeli ve en önemlisi de her türlü iftiranın ötesinde biri olmalıydı. 5 Aralık Pazartesi günü tutuklandığında 14 dolar (10 dolar ceza ve 4 dolar mahkeme maliyeti) para cezasına çarptırıldı ama o davayı temyize götürdü. Parks sivil haklar hareketinin öncülerinden biri olarak görülmektedir.

5 Aralık 1955'ten 21 Aralık 1956'ya uzanan dava süreci boyunca protestoculara saldırılar düzenlendi, kimi evlere bombalı saldırılarda bulunuldu. Nihayet Yüksek Mahkemenin siyah yolcuların otobüste istedikleri yere oturabilecekleri yönünde bir karar vermesiyle eylem 21 Aralık'ta sona erdi.

Sonuç: Şayet Rosa Parks o beyaza karşı direnmeseydi, belki de bu güne kadar; Amerika'daki siyahiler hala ötekileştirilmeye devam edecekti. Ama Rosa Parks'ın eylemi/direnişi; siyahilere, zalimlere karşı kıyam etmenin ruhunu aşıladı. Ve bu olaydan sonra, siyahiler hiç toplu taşıma araçlarına binmediler, hep yürüyerek işe gittiler. Ta ki, zalimler geri adım atıncaya kadar... Evet, bir kişiyle ne olur ki demeyin. Bir kişinin kendini feda etmesi, bazen bir devleti, hatta dünyanın seyrini bile değiştirebilir. Tıpkı Rosa Parks gibi. 

Vesselam!