reklam alanı

Şanlıurfa Barosu’ndan barış süreci için kritik çağrı

Şanlıurfa Barosu Başkanı Abdullah Öncel, Türkiye’de yıllardır devam eden çatışma ortamının sona erdirilmesi ve kalıcı barışın sağlanması amacıyla düzenledikleri basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Öncel, barış sürecinin güçlü ve kalıcı olabilmesi için TBMM’nin kurucu bir rol üstlenmesi gerektiğini vurguladı.

Şanlıurfa Barosu’ndan barış süreci için kritik çağrı

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla PKK üyesi ilk grup, 11 Temmuz’da Süleymaniye yakınlarında silah bırakma töreni düzenlemişti. 

Şanlıurfa Barosu da bu kapsamda Türkiye’de yıllardır süren çatışma ve şiddet ortamının sona erdirilmesi ve kalıcı barışın tesis edilmesi amacıyla bir basın toplantısı düzenledi.

Bir otelde gerçekleşen toplantıya Avukat Yasin Aktaş, Avukat Meral Halat, Baro Başkanı Abdullah Öncel, Avukat Baver Gül ve Baro Başkan Yardımcısı Fırat Melik katıldı.

Baro adına basın metnini okuyan Başkan Abdullah Öncel, TBMM’nin barış sürecinde kurucu bir rol üstlenmesi gerektiğini vurguladı. Öncel, Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, siyasal katılımın önündeki engellerin kaldırılması, cezaevi reformu ve kayyım uygulamalarının sonlandırılması gibi önemli önerilerinin hayati önem taşıdığını belirtti.

ÖNCEL: HER İKİ KADİM HALKIN GELECEĞİNDE DE CİDDİ KAYIPLAR YAŞANMIŞTIR

Öncel, aynı coğrafyada yüzyıllardır kader ortaklığı yapmış, her iki halkın geleceğinde ciddi kayıplar yaşandığını belirterek şunları ifade etti:

“Aynı coğrafyada yüzyıllar boyunca kader ortaklığı içerisinde yaşamış, birlikte büyük acılar çekmiş, tarihin keskin kavşaklarında birbirine omuz vermiş Türk ve Kürt halkları; son yüzyılda ortak yaşama dair uyuşmazlıkların baş göstermesiyle yalnızca derin bir toplumsal girdabın içine sürüklenmekle kalmamış, her iki kadim halkın geleceğinde de ciddi kayıplar yaşanmıştır.

40 yılı aşkın süredir devam eden şiddet sarmalı içerisinde ağır acılar çekilmiş, ciddi insan hakları ihlalleri yaşanmıştır. Ancak buna rağmen halk düzeyinde birlikte yaşama iradesinden vazgeçilmemiştir.

Sayın Devlet Bahçeli’nin önerisi, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın sahiplenmesi, Sayın Öcalan’ın çağrısı ve siyasal partilerin kahir ekseriyetinin desteğiyle barış süreci şekillenmeye başlamıştır.

Başkaca bir gücün müdahalesi söz konusu olmaksızın, muhatap aktör ve kurumlar eliyle bu sürecin şekillenmesi toplum nezdinde memnuniyetle karşılanmaktadır.

Ülkemizi ve özellikle bölgemizi yakından gözlemleyen, sorunlara tanıklık eden, toplumsal meselelerin çözümüne katkı sunmaya çalışan barolar olarak; başlatılan sürecin, hem bizler hem de toplumsal geleceğimiz açısından nasıl bir kıymete sahip olduğunun bilincindeyiz.”

“TÜM PARTİ VE SİYASİ AKTÖRLERİN KATKISI, SİYASET ÜSTÜ BİR DEĞER TAŞIMAKTADIR”

Şanlıurfa Barosu olarak sürecin toplumsal gelecek açısından taşıdığı öneme dikkat çeken Öncel, şunları kaydetti:

“Bu sürece verilen toplumsal destek kadar, siyaset kurumlarının da sağlayacağı katkı yaşamsal önemdedir. Başta ana muhalefet partisi olmak üzere destek veren tüm parti ve siyasi aktörlerin katkısı, siyaset üstü bir değer taşımaktadır.

Filizlenmeye başlayan barış sürecinin, güçlü ve kalıcı bir toplumsal mutabakata dönüşmesi için siyasal, sosyal, ekonomik ve hukuki birçok gerekliliğin hayata geçirilmesi kaçınılmazdır.

PKK’nin silahlı faaliyetlerini sona erdirme ve örgütsel varlığına son verme iradesi, bizler açısından tarihî bir miladı ve yeni bir toplumsal döneme geçişin kapısını aralayabilecek önemde bir gelişmedir.

Şiddetin tüm biçimleriyle sona ermesi, toplumsal barış ve demokratik yaşam adına olumlu bir adımdır. Barışın yalnızca çatışmasızlık değil, aynı zamanda sorunlara yönelik rasyonel çözümlerin geliştirilmesi olduğunu hatırlatmak isteriz.“

“TESPİT VE ÖNERİLER ŞU ŞEKİLDE SIRALANDI”

Baro tarafından yapılan açıklamada, Türkiye’nin hukuk sisteminde yer alan kurumlar olarak meseleyi çok boyutlu ele aldıklarına vurgu yapılarak, tespit ve öneriler şu şekilde sıralandı.

“1. TBMM’nin Kurucu Rolü: 

Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkın doğrudan temsil edildiği en yüksek organ olarak sürecin meşruiyeti, toplumsallaşması ve kurumsallaşması bakımından tarihsel ve anayasal sorumluluğa sahiptir. Bu nedenlerle barış sürecinin yürütülmesinde aktif ve kurucu bir rol üstlenmelidir.

 2. Temel Haklar ve Özgürlükler: Demokratik bir toplumun temeli olan düşünceyi açıklama, ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin herhangi bir baskı veya cezai yaptırıma maruz kalmaksızın kullanılması sağlanmalıdır. Bu özgürlüklerin güvence altına alınması, toplumsal barışın inşasında hayati öneme sahiptir.

  3. Eşit Yurttaşlık : Tüm yurttaşların etnik, dilsel, kültürel ya da inançsal fark gözetilmeksizin eşit hak ve yükümlülüklere sahip olduğu gerçeği anayasa ve yasalarla güvence altına alınmalıdır. Eşit yurttaşlık ilkesini zedeleyen uygulamalar sona erdirilmeli, bu ilkeyi güçlendirecek hukuki düzenlemeler yapılmalıdır.

  4.Siyaset Yapma Hakkı: Siyasal katılım, demokratik meşruiyetin temelidir. Bu bağlamda halk iradesini temsil eden kişi ve kurumların siyaset yapma hakkı; baskı, gözdağı, yargısal taciz ve ceza tehdidinden arındırılmalıdır.

  5. Cezaevleri Reformu: Özellikle ağır hasta tutuklu/hükümlülerin sağlık ve yaşam hakkı gözetilerek infaz koşulları insan onuruna uygun biçimde yeniden düzenlenmeli, infaz yasasında eşitlik ve adalet ilkeleri doğrultusunda kalıcı bir rejim inşa edilmelidir.

  6. Kayyım Uygulaması: Seçme hakkını ve halk iradesini hiçe sayan kayyım uygulamaları, demokratik sistemin temel ilkelerine aykırıdır. Seçilmiş yerel yöneticilerin görevden alınarak yerlerine atanmış kişilerin getirilmesi uygulaması derhal sona erdirilmeli ve bu uygulamayı mümkün kılan yasal düzenlemeler kaldırılmalıdır.

 7. Uluslararası ve Yargısal Yükümlülükler: Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin bağlayıcı yönü dikkate alınarak AİHM kararlarına eksiksiz uyulmalı, bu kararların uygulanmaması alışkanlığına son verilmelidir.  Yine Anayasal hükümleri yorumlama konusunda nihai makam olan Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı gösterilmeli ve kararlarına uyulmalıdır.

 8. Yargı Bağımsızlığı: Yargının siyasal müdahalelerden arındırılarak bağımsız ve tarafsız bir şekilde işlemesi sağlanmalıdır. Özellikle politik içerikli davalarda gözaltı ve tutuklama gibi tedbirlerin keyfî kullanımı son bulmalı, adil yargılanma hakkı mutlak olarak korunmalıdır.

 9. İdari Yasaklar: Barışçıl gösteri, toplantı ve örgütlenme hakkını sınırlayan keyfî idari kararlar ve sıkıyönetim döneminden kalma uygulamalar sona erdirilmeli; İl Özel İdaresi Kanunu ve benzeri düzenlemelerdeki özgürlükleri kısıtlayıcı hükümler kaldırılmalıdır.

10. Silahlı Yapıdan Çıkış: Şiddet ve silahı terk etmiş örgüt mensuplarının barışçıl toplumsal yaşama katılımı için gerekli olan hukuki çerçeve oluşturulmalı, toplumsal entegrasyonun sağlanması amacıyla düzenleyici ve koruyucu tedbirler alınmalıdır.

11. Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu: Geçmişte yaşanan ağır insan hakları ihlallerini araştırmak, mağdurların yaşadığı travmaları tanımak ve toplumsal hafızayı onarmak amacıyla bağımsız ve etkili bir Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu kurulmalıdır.

12. Ortak Hafıza İnşası: Türk ve Kürt halklarının geçmişte yaşadığı ortak acılar adil ve insani bir şekilde tanınmalı, bu acıların hatırlanmasıyla toplumsal hafıza güçlendirilerek ortak bir gelecek inşa edilmelidir.

13. Yerel Yönetim Reformu: Katılımcı demokrasinin yaygınlaştırılması için yerel yönetimlerin yetki alanları genişletilmeli, yerinden yönetim ilkesi güçlendirilmelidir. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda ki çekinceler kalıdırılmalı ve merkezi vesayet uygulamalarına son verilerek halkın doğrudan yönetime katılımı sağlanmalıdır.

 14. Dil ve Kültürel Haklar: Kürt dili ve kültürü başta olmak üzere tüm etnik kimliklerin kültürel ifade alanları anayasal güvence altına alınmalı, anadilde eğitim ve kamu hizmetlerine erişim konusundaki engeller kaldırılmalıdır.

  15. Güvenlik Politikaları: Güvenlik politikaları demokratik hukuk devleti ilkelerine uygun hale getirilmeli, toplumu kriminalize eden uygulamalara son verilmelidir. Güvenlik anlayışı, insan güvenliğini esas alacak şekilde yeniden tanımlanmalıdır.

 16. Sosyoekonomik Politikalar: Barışın inşası ve sürdürülebilirliği için sadece siyasi değil, sosyal ve ekonomik alanlarda da eşitsizliklerin giderilmesi gerekmektedir. Bölgesel yoksulluğun ortadan kaldırılması, istihdam ve eğitim olanaklarının geliştirilmesi için uzun vadeli, katılımcı ve eşitlikçi politikalar hayata geçirilmelidir.

  17. Yeni Anayasa Süreci: Yukarıda ifade edilen düzenlemelerin ardından toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu bir anayasa yapım süreci başlatılmalı. Yeni Anayasa farklılıkları tanıyan ve kapsayan bir toplumsal sözleşme niteliğinde olmalıdır.”

Şanlıurfa Barosu’ndan barış süreci için kritik çağrı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.