DUADA EDEP

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Çağırmak, yakarış anlamına gelen dua, bir ibadet kavramıdır. Kulun, muhtaçlığını, aczini ve zayıflığını hissedip Allah’a yalvarması, halini O’na arz etmesi şeklinde yapılan bir tür ibadettir. Aslında başta namaz olmak üzere bütün ibadetler, özel şekillerdeki dualardır. Furkan Suresinin 77. Ayetinde: “De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!” buyrularak kulun ancak duasıyla önem kazanacağına dikkat çekilmiştir. Ancak kul, üzerine düşeni yaptıktan sonra Rabbine tevekkül eder ve dua eder.

Kur’an’da, dua emredildiği gibi bir kısım peygamberlerin ve bazı salih kulların dualarına yer verilerek nasıl dua etmek gerektiği öğretilmektedir. Ayrıca bu durum, anlamı bilinmese de Kur’an’da yer aldığı şekliyle dua etmek gerektiğine işaret eder. Hiçbir ihtiyacı bulunmayan, aksine herkesin ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu gerçeğini “Samed” ismiyle ifade eden Yüce Allah, kulların kendisine yakarışta bulunmasından hoşnutluk duyduğu anlaşılmaktadır.

Namaz, oruç gibi ibadetler, belirli vakitlere tahsis edilmiştir. Ancak dua için özel bir vakit tayin edilmemiştir. Dua, muhtaçlığını Allah’a arz etmek olduğundan, ihtiyaçlar duaların vakitleridir, denilebilir.

Dua, bir sığınma, bir imdat ve muhtaçlığı dile getirilmesi olması itibariyle bizzat Allah’a yapılması gerekir. Her kula, kendi şah damarından bile kendisine daha yakın olduğu için duada aracı olmaz. Çünkü her kul, kulluk itibariyle Zat-ı Akdes’ten aynı uzaklıktadır. Duanın aracısız bir şekilde Allah’a hitaben bir yakarış olduğuna, “Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duanıza cevap vereyim.” (Mümin, 60) ayeti işaret etmektedir. Duada aracı yapılacaksa, kendi gibi başka kulları değil, Allah’ın hoşnutluğunu kazandığından emin olduğu kendi amellerinden en samimi olanını aracı yapabilir. Kur’an’da da Hadislerde de buna yer verilmiştir. Örneğin Zekeriyya (AS)’ın duasını bildiren şu ayet meallerine dikkat edelim: 

“Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır. Hani o, Rabbine gizli bir seslenişle yalvarmıştı. O, şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim zayıfladı, baş, ihtiyarlık aleviyle tutuştu. Senin hiçbir çağrına karşı şaki olmadım. (Her çağrına itaatle cevap verdim) Arkamdan benim yerimi alacaklardan kaygılanıyorum. Hanımım ise kısırdır. Sen bana yüce katından bir veli bağışla.” (Meryem, 2-5) Ayetlerde “gizli bir seslenişle” ifadesiyle, duada edebin gizlilik olduğuna dikkat çekilmektedir. Çünkü dua kul ile Allah arasında özel bir iletişimdir, kulun özelidir. Dua sadece Allah’a yöneliktir; kullara yönelik hiçbir durumu yoktur ki yüksek sesle söylensin de insanlar da duysun. Yine, “Senin hiçbir çağrına karşı şaki olmadım” sözüyle, makbul tutum ve davranışını aracı olarak öne sürmektedir. 

Gerek Kur’an’da, gerekse hadislerde öğretilen duaların emir fiiliyle söylenmiş olması, Arapçanın özelliğinden kaynaklanmaktadır. Arapça kuralına göre, yüce bir makamdan gelen emir fiili “farziyet”, düşük makamdan yüce makama söylenen emir fiili ise “yakarış” ifade eder. Ayrıca duadaki emir fiili, Allah’a karşı içtenliğin ve yakınlığın ifadesidir.

Kur’an-ı Kerim, insanların rehberleri olan peygamberlerin dualarını naklederken o dualardaki saygıya da dikkat çekmektedir. Örneğin şiddetli yara-bereler içinde ve yaraları kurtlanmış bir durumda hasta olan Eyyüb (AS)’ın duasını şöyle bildirir:

“Eyyûb’u da hatırla. Hani o: “Şüphesiz ki bana zarar dokundu, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye Rabbine seslenmişti.” (Enbiya,83)

Yani demek istiyor ki: Ey Rabbim, bütün merhametlilerin merhametini de sen verdin, merhametin kaynağı sensin, buna rağmen zarar bana dokundu, artık sen bilirsin, bana dokunan zararı kaldırıp kaldırmamak ancak senin elindedir. Başka çarem yoktur!

Eyyub (AS) acılar içinde kıvrandığı halde müthiş bir saygı içinde Rabbine yalvarıyor, O’ndan kurtuluş bekliyor.

Sosyal medyanın insanların oyuncağı durumuna geldiği günümüzde ne yazık ki ciddiyet ve samimiyet içinde yapılması gereken dua ve ibadetlere karşı ciddiyetsiz bir tutum sergilendiği görülmektedir. Sosyal medyada ilginç ve çoğu dua adabına aykırı sözlerle dua da bir oyuncak durumuna getirilmiştir. Müminler bundan kaçınmalıdır.

Televizyon ekranlarında veya cami kürsülerinde cemaat karşısında, kafiyeli, vezinli dualar yapanların dua saygısına uymadıklarını görüyoruz. Sözlerini Allah’a değil, topluma beğendirme çabasının olduğu ortaya çıkıyor. Bağıra-çağıra, Allah’ı -hâşâ- azarlarcasına yapılan bu tarz duaların dua adabına uymadığı bir nevi saygısızlık olduğu görülür. Kur’an, dua adabını şöyle bildirmiştir: “Rabbinize yalvara yakara gizlice dua edin. O, haddi aşanları sevmez.” (A’raf,55) 

Hz. Aişe annemizden rivayet edilen Hadis-i Şerif’te de secili, kafiyeli dualardan kaçınılması gerektiği belirtilmiştir. (Sahih-i İbn Hibban, Kitabu’r-Rakaik, Ed’iye, Hadis no:990) Çünkü bu şekilde yapılan dualar, toplumun beğenisine yöneliktir. Bu da riyâ barındırdığından duanın özüne ve amacına aykırı düşmektedir. Dua, acz ve muhtaçlık diliyle yapılmalı; edebiyat, fesahat ve şiir diliyle yapılınca, maksadını aşan bir söze dönüşür ve Allah’a karşı bir nevi saygısızlık olur.

DUADA EDEP

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.