VEFATININ 50. YILINDA, AHLAK VE HAREKET ADAMI; NURETTİN TOPÇU

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bizim hareketimiz mesuliyet hareketidir; 

Davamız hayata uymak değil, hayatımızı hakka uydurmaktır. 

(Nurettin TOPÇU-Yarınki Türkiye)

"Nurettin Topçu, fikir tarihimizin ihmal edilmiş bir kahramanı...

Siyaset dışında geniş bir alanda gençliğin yetiştirilmesi, ahlaki kıymetlerini yerleştirilmesi, 

bizi biz yapan değerler ile ilim ve hakikat aşkının kazandıracağı bir idealizmin ortaya çıkması için gösterişsiz ve numayişsiz bir "muallim" ve fikir işçisi olarak çalışmıştır..."

(D. Mehmet Doğan; İki Yol Açıcı: Nurettin Topçu ve Necip Fazıl)

 

Bir “asi” ama aynı zamanda mistisizmin doruklarında bir ruh, bir ahlak adamı bir vicdan adamı bir hareket adamıdır Nurettin Topçu, "mana adamı", "arif derviş" ve "derviş hoca sahici sorunları konuşan ve sahici çözümler peşinde bir adam, modernitenin karşısında, Mevlana’dır, İbn Arabi’dir, Yunus Emre’dir.  Batıda doğuyu bulan, bilgi sahibi olmaktan ziyade bilgiyi içselleştirmeyi önemseyen bir akademisyen,  bir öğretmen, bir ilim adamı, bir ideal adamı, zor zamanda ilkeli bir düşünme biçimdir TOPÇU. ‘Var Olmak’ için “iradenin Davası’nı yürütecektir. ‘İsyan Ahlakı’ için bir ‘Ahlak Nizamı’ ortaya koyacaktır.  ‘Yarınki Türkiye’ için söyleyecekleri vardır. ‘Türkiye’nin Maarif Davası’nı dert edinmiş ‘Millet Mistikleri’nin izinde, ‘Kültür ve Medeniyet’ derdi olan bir filozoftur Nurettin TOPÇU.

“Evet, isyan” diyecektir; isyanla ahlakı yan yana getirecektir. Onun isyanı, ahlaklı ve asil bir isyandır. Onun isyanı, Allah’a yaklaştıran bir isyandır. Onun isyanı; insana sorumluluk yükleyen, insanı hakiki hürriyete kavuşturan bir isyandır. Çünkü mesuliyetten arındırılmış hürriyet vahşete dönüşecektir. İnsanın isyanı her şeyden önce kendi tabiatına karşı, kendi iç kuvvetlerine dar ve bencil arzularına karşı isyandır. İç kuvvetlerinin zorbalığından kurtulan insan, evrensel sorumluluk yüklenir… Bizim isyanımız anarşi değildir; ebedî ve âlemşümul merhamet nizamına bağlılıktır. Onda, gayesi olan ve kendisine ihtirasla çevrilmiş bulunduğu namütenahi kuvvete itaat vardır. Bu itaat, en mükemmel teslimiyettir…” 

Ahlakı mesele edinecektir; hayatın tam ortasına oturtacaktır, ahlak nizamı diyecektir. İsmail Kara’ya atıfla söyleyelim; Türkiye’de ahlak meselesi üzerinde duran tek mütedeyyindir. “Kuran harikası olan ilahi ahlak, İslam diyarında çoktan gömülmüştür… Bizim halkımızın belden yukarı namus anlayışı yoktur. Namus, sözünde durmaktır hâlbuki. Hür ve kuvvetli olan insan, yırtıcı olan değil, yaratıcı olan insandır. Kin ve din birleşmez… Gerçek dinî hayat, ahlakımızla birlikte kimsesiz ve yoksuldur. Şark dünyasında çalışmak, ibadet değildir. Şarklı, henüz çalışma aşkını tatmış değildir… Bizim ahlakımız; hürmet, hizmet ve merhamet prensiplerinin kendinde birleştiren aşk ahlakıdır… Menfaat ayaklarımızdaki zincirlere benzer, onlarla cennete gidilemez, menfaat yaşamak ahlak ise yaşatmak ister… Türlü sefaletlerle ihtirasların parça parça böldüğü hasta bir vücudu andıran İslâm dünyası, en bedbaht devirlerinden birini yaşıyor ve her İslâm memleketinde ruhlar birbirinden ayrılmış, birbirlerine saldırıyorlar. Her sene yüzbinlerle ziyaretçi ile dolan Kâbe’nin etrafında ruh birliği ve beraberliği meydana gelmiyor. Bunun sebebi ne siyasî, ne iktisadî, ne de esasında ilmî ve fikrîdir. Bu halin sebebi İslam’ın temeli ve Kur’an’ın özü olan ahlakın kaybedilmiş olmasıdır… Menfaatler hırslarımızın zehirli yemişleridir. Her biri ayaklarımıza vurulan birer zincirdir. Onlarla Allah'a gidilemez. İnsan için gerçek esirlik her taraftan gelen, her çeşit menfaatlere bağlanmaktır. Hangi endişe ile ve hangi yüksek gayenin hayaliyle bezenmiş olursa olsun, menfaatle dostluk kuran, gece gündüz ibadet de yapsa, Allah'a dost olamaz. Bunda dini yükseltme veya cemaati kurtarma gayesini kalkan olarak kullananlar en büyük riyakârlardır; onlar en büyük günahkârlardır.”

Hareket diyecektir; bir hareket adamıdır TOPÇU. “İnsan kendini ve eşyayı hareket ederek tanır. Hareketin gelişmesi düşüncenin gelişmesini sağlar. Varlık olmaksızın âlem tasavvuru nasıl gülünçse, hareketi yok sayarak insanı düşünmekte abestir. Hareketin bizzat kendisine gönül vermeyerek onun devşirilecek yemişlerini düşünmek, fayda sağlayıcı gayeyi gözetmek hareketin iflasıdır."

Ruhumuzu kaybettik diyecektir; mistik bir ruh adamıdır Topçu.  Ruhun yücelmesi, insanın yüce Varlık’a kadar ulaşmak için yükselmesi ve gerçek anlamda O’nda tanıması lazımdır. Yaşama aktarılan felsefenin ve dinin peşinde bir eylem adamıydı. O yüzden yaşanmayan, dini zevzeklik olarak görecektir. 

Sahici sorunlardan bahsedecektir. Eğitimden iktisada, şehirleşmeden hukuka birçok konuda sahici çözümler sunacaktır. Sosyal adalet diyecektir; kalkınma ve ilerlemeye inanmayan sosyal adaletin peşinde bir sosyal bilimcidir. Adalet mi kalkınma mı dediğinizde oyunu adaletten yana kullanan bir yaklaşım tarzı olacaktır. “…Haksızlığın yerine sosyal adalet olgusunu koymalıyız. İnsanların bir kısmının diğer kısmına köle gibi yaşaması ruhi hürriyeti ortadan kaldırıcıdır. Bir zümreyi esir, öbürünü zalim yapan eşitsizlikten kurtulmak istiyoruz. Eşitlik ahlaki bir idealdir. Eşitlik merhamet davasıdır.”                                                                                                                                                                                                           

Kendi kodlarımıza uygun bir “Kültür ve Medeniyet” teklifidir Topçu: “Kendi kültürümüzle tekniğimizi yaratamadık. Onu emanet bohçalar içinde Garp’tan aldık, yaratmanın zevkini biz yaşamadık. Eğer teknik medeniyet ise, Medeniyet, satın alınır zannettik, elbiseyi aldık, insanı göremedik bile ve hazır aldığımız bu teknik, sahibi tarafından kullanılamayan, sahibine yabancı bir gizli el tarafından sahibinin hesabına ve onun varlığında kullanılan bir bıçak gibi, benliğimizde derin yaralar açtı. Biz ağacı yetiştirmeden meyvesini toplamaktan zevk aldık. Hakikat aşkını duymuş nesiller yetiştirmeden, insan hayatının değerine dair bir cümle öğretmeden, ilmin meyveleri olan, hakikatin yemişleri olan teknik vasıtaları memlekete doldurduk.” Böyle der Topçu ve devam eder: “Kendi mazimizin, kendi kaynaklarımızın mahsulü olan kültürü, Garbın ve bütün insanlığın eseri olan metotlarla yoğuracağız. Buğdayı kendi tarlamızda yetiştireceğiz. Bu eser bizim olacaktır. (…) Biz Garbın değerini takdir ettiğimiz metotlarını kullanarak onunla kendi ilim zihniyetimizi meydana getireceğiz. Ancak şunu hiçbir zaman unutmamalıyız: düşünmeye başlarken Dekart’tan değil, kendi fikir tarihimizden faraza milli tarihimizin değilse de düşünce tarihimizin bir şahsiyeti olan Gazali’den işe başlamalıyız; sonra Dekart’a veya Bacon’a uzanmak yerinde olur. Kendi cevherimizi böylelikle muhafaza edebilir ve kendi dehâmızı da ancak bu sayede ortaya koyabiliriz.” Görüleceği üzere Nurettin Topçu’nun teknik kavramına yaklaşımı da teknik ile yapılacaklar konusu da “biz”i esas alacaktır. “Düşmanın silahlarını kullanmak onun kadar haksız, onun kadar zâlim ve zayıf olmaktır. Nitekim öyle oldu: Arada kaybedilen ruhumuzdu…” Topçu’nun teknik eleştirisi, kültürünü yaratmayan toplumların felaketini haber veren bir uyarıcı çığlık gibidir. Bir “Anadolucu” olarak medeniyet fikrinin temelinde de Anadolu yer alacaktır. “Bu medeniyet, Anadolu'dan yani güneşin doğduğu yerden doğmazsa dünyamız kararacaktır. Bize düşen Anadolu çocuğunu içine yuvarlandığı Batı hayranlığından kurtarıp yeni doğan güneşe teslim etmektir.”

 

10 Temmuz 1975 yılında vefat eden Nurettin Topçu’nun fikirleri, 50 yıl sonra fert ve millet olarak; bugünümüze ve yarınımıza, “Yarınki Türkiye” sorularımıza sahici cevapları ile her dem hatırlanmaya değer. İsterseniz sözü, bir isyan, bir ahlak ve hareket kahramanı Nurettin Topçu’ya; onun kitaplarından derlediğimiz üzerinde çokça düşünülmesi gereken alıntılara bırakarak sonlandıralım. Ruhu şad mekânı cennet olsun.   

 

“Yarınki Türkiye'nin kurucuları, yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek, sabırlı ve azimli, lâkin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan, ruh cephesinin maden işçileri olacaklardır. Bu ruh amelesinin ilk ve esaslı işi insan yetiştirmektir. Hünerleri hep fedakârlık olan bu hizmet ehli gençler, hizmetlerinin mükâfatını da hizmet ettikleri insanlardan beklemeyecekler, sonsuzluğa sundukları eserin sesinin akislerini yine sonsuzluktan dinleyeceklerdir.” 

“Dinde ve dilde, sanatta ve devlette büyük millet varlığımızın sönük bir hayal haline gelerek bize vedâ ettiği bir devrin yetimleriyiz.”

"Bırak tahsili evlâdım, sen ilkin bir hayâ öğren!" 

Duaya açılan kalbden daha büyük kapı yoktur. Dua, Allah’la konuşmaktır. Büyük Sonsuz’dan gelecek cevabı bekleyenler, bu kapının eşiğinde bir ömür beklemekten usanmazlar..."

“Ruhun da bir gayesi var: O, Allah'a doğru yolculuktadır.”

 “İnsan öyle bir ağaçtır ki meyve vermezse kuruyor.”

“Kin ile kibri terk etmeden cehalet elbisesinden sıyrılamayacaktır.”

”İnsanı büyük yapan düşüncesidir.”

“Biz, dünyanın bunca hevesleri ve meşguliyetleri içinde Allah'ı unutuyoruz. "Dünyanın herhangi bir nimeti için satılan bir ruhun pahası nasıl ve ne ile ödenebilir?"

“İnsan cemiyetlerinin felsefesiz yaşayamayacağını söyleyebiliriz... Millet ruhu kendi felsefesini yapar. Bizim felsefemiz yüzyıllarca İslam’ın bağrında gelişti. Otuz yedi sene evvel (1935'te) öğretimden felsefenin temel konusu olan metafiziğin önce Allah bahsi; sonra da o Allah'a götürür diye ruh bahsi kaldırıldı. Nihayet varlıkların aslını araştıran metafiziğin tamamı yasaklandı... Felsefe olmazsa Büyük Kitabı hakkıyla anlayamazsınız, sadece ezberlersiniz. Kur'an Allah'ın kitabı, felsefe ise bizim onu anlayacak olan şahsiyetimizin örgüsüdür… Felsefi kültür mektebin temel taşıdır. Eflatun akademisinin kapısında “geometri bilmeyen buradan giremez” levhası vardır. Yirminci asır mektebinin kapısına “felsefesi olmayan milletin mektebi olmaz” cümlesini yazmak gerekir."

"İhlas ve samimiyetle ekilen her "tohum" er geç biter, neşv ü nema bulur. Maddi çıkar ve menfaatler için yapılanlar ise kısa bir müddet sonra çürür gider. "

"Ahlakın temeli, insandaki hür iradedir. İradesi hür olmayanın ahlakı da olmaz… Ahlakını yitiren bir toplum, ne devlet kurabilir, ne medeniyet! Her hangi bir kötülük karşısında, "İnsan olan bunu yapmaz!" demek yetmez, "İnsan olan bunu yaptırmaz!" deyip kötülüğe karşı koymak gerekir. Çünkü insan, taşıdığı ahlaki sorumluluk kadar insandır: Sorumluluğundan kaçan, kendi insanlığından da kaçmış olur..." İnsan, taşıdığı ahlakî sorumluluk kadar insandır: Sorumluluğundan kaçan, kendi insanlığından da kaçmış olur...

"Allah ile âlemin birliği" olmaksızın ne Allah'ı âlemin yaratıcısı olarak ne de âlemi Allah'ın eseri olarak anlamak mümkündür..."

"Hörmet denen cevher, alelâde bir küçülmeden, bir tevazudan ibaret değildir. O, her şeyde bir sonsuzluğun huzurunda olduğunu hissetme ve kendini böylece bilme halidir... Hörmet, insanı insan yapan cevherdir... İnsanlığa hörmetle insanlık yükselir. Hörmetin bittiği yerde ise insanlık aşağı canlılar dünyasına düşer..."

”Benim yolum, senin mezhebin, bizim kitabımız, üstadımız, efendimiz diye birbirlerini yiyenler, Allah kulluğunun mânasını ve gerçek iman yolunu kaybetmiş olanlardır. Bunların hepsi de din şekline bürünmüş olan hırslarının kurbanlarıdır.”

“Yalnız yaşamasını ögren ki büyük Yalnız'a dost olasın. Kalabalığın ne siteminden, ne okundan, ne de kininden kork.”

“Var Olmak, düşünmek ve hareket etmek demektir… Artık felsefemizin formülünü ortaya koyabiliriz: Hareket ediyorum, düşünüyorum, “Bir”liği seviyorum, o halde varım. Hareketin bulunmadığı yerde Allah yoktur, o nerede görünürse Allah oradadır... Hareket, insanla Allah'ın terkibidir... Her harekette bir iman hareketi vardır...Eğer ben var olmak istediğim değilsem, istediğim, sözle değil, arzu ve tasavvurlarla da değil, fakat bütün kalbimle, bütün kuvvetlerimle, hareketlerimle istediğim değilsem, ben var değilim. Var olmak, istemek ve sevmektir.”

“İnsan üç şeyin peşinde olmak için yaratılmıştır: hakikatin, hayrın, güzelliğin.”

“Hür vatandaş yetiştirmek isteyen, nesilleri sürü haline getirmekten korksun. Her sürü esir sürüsüdür. Ancak fert halinde hür olabiliyoruz…”

“Aşk, ümitsiz varlığımızı sonsuzluğa doğru uçuran kanattır; sonsuzluğun ümididir… Eğer insanda aşk denizine açılacak güç bulunmazsa, aklın onu bıraktığı kıyılarda çarpan fırtına ile helâk olacaktır. Hayat dediğimiz, işte bu kıyıların fırtınasıdır.”

“İnsanlık sarhoştur, kolay kolay kendine gelemeyecek kadar sarhoş. Onu kendine getirecek hareket, temenni edelim ki, insanlığın tarihinde daima görüldüğü gibi, bir büyük belâ, büyük bir musibet olmasın...”

“Servet, hırslar, muvaffakiyetler, bu da ne? Bir çanak çirkef için iki it hırlaşıyor. Kazanan bir şey bulmayacak.”

“Önce insan insanın sadece kurdu iken, ihtiraslar silahlanınca insan insanların başına kıyametler koparabiliyor. Ve bütün bunların sebebi, gerçeği bilmeyişimiz, selametin kendi ruh dünyamızdan doğacağını bilmeyişimiz.”

“Merhamet, Allah'la ansızın vaki olan buluşma halidir. Merhamet, bütün âleme yaygın ilahi bir cevherdir. O sevginin kaynağıdır. Sevgi ise kuvvetin, insanı gerçekten yaşatan bütün kuvvetlerin kaynağı olmuştur.”

“Hiçbir hatıra bir yaradan daha manalı değildir… İnsan hayatında en sürekli hadise ıstıraptır.”

“Gerçek zafer, gerçek saadet, sana zulmedenleri, seni affetmeyenleri bile affedebilmektir.”

“Bilen, kendi varlığından yukarılara tırmanan insandır.”

“Gözyaşlarıyla bakan, Rabb'ini her şey de aşikâr görür. Eski gördüklerin nasıl da evham ve rüya imişler! Gönül gözlerimiz bin mühürle mühürlemeden rahmet kapısını zorlayalım. Rahmet kapısı elle açılmaz; o kalp ile zorlanır.”

“Bir milletin fertleri, aynı vücudun organları olduklarını, aynı iradenin emrinde bulunduklarını unuttukları zaman millet yıkılır.”

“Hazlarınla bedenin huzurunu tamamlayayım dersen, ruhun yolunu tıkarsın.”

“Âlemin bana yaptığı ne kadar müthiş olursa olsun, benim bana yaptığım daha müthiştir…”

“Herhalde ölüm, sonsuz dileklerle yüklü hayat kervanının ebediliğe açılan kapısıdır… Ölüm, ölüm dedikleri ne büyük düğün, ne büyük sevda çağı imiş meğer! Rabbim, beni aradığım Sevgiliye kavuşturacak düğünümü şenlendir!”

“Varlığın son huzmesi olan hayatı bile sırası geldiği anda "al emanetini!" diyerek sahibine neşve içinde teslim etmesini bilen, ancak yaşanmaya değer bir hayatın sahibi sayılır.”

VEFATININ 50. YILINDA, AHLAK VE HAREKET ADAMI; NURETTİN TOPÇU

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.