Gerçekten okuyor muyuz? Okumaya fırsat veriyor muyuz? Diye günlerdir hep düşünürüm. Bir toplumun gelişmiş çağdaş bir seviyeye gelmesinin yolları acaba nelerdir? Neler olabilir? Bunların içinden en mantıklı geleni naçizane benim için “okuma” eylemi olduğudur. İslam, dininin ilk emri, davet manasına da gelen “ikra- oku” sözcüğü ülkelerin gelişmiş seviyesinin belirleyen ve bugün Müslümanların yeryüzünde geri planda kalmasının en önemli sebeplerinden birisi olacağı kanısı can alıcı bir nokta olduğunun bizlere hatırlatmalıdır. Okuyan toplumların, huzur, refah, üretim, sosyoekonomik mantıkta gelişmiş bir seviyeye varmışlardır. Bir manadır ki “okumak” insanı terbiye eder. İnsan, okumanın önemi kadar ne okuduğunun önemini de anımsamalıdır.
Çok roman okumak insanda senarist yani kurgucu bir zihninin olmasına yardımcı olacağı gibi matematiksel analitik becerisi de kazandırır.
Çok şiir okumak insanın sanat alanındaki eksiklerini giderdiği gibi dünyaya bakış açısına kültürel bir dokunuş yapacağı gibi birçok şeye sürrealist bir kafa ile yaklaşılmasına yardımcı olur.
Deneme, akademik makaleler bu tarz okumalar ise insana toplum içerisinde fikir sahibi ve okuduğu fikirleri ifade etme kabiliyeti sunmaktadır. Okuma alışkanlığı bir insana ilkokul sıralarında kazandırılmaya çalışılmalıdır.
İlkokulda bir öğretmenin bir öğrenciye vereceği en büyük hazine ve miras kuşkusuz okuma alışkanlığıdır. Bu eylem taklit etme ve rol model olma mantığıyla ortaya çıkmaktadır. Çocuk, öğretmenin okuma saatinde telefon veyahut farklı şeylerle uğraşıyor olduğunu görmesi kitap okuma saatini yalnızca öğretmeninin kendisine kızmaması için okuyormuş gibi yaparak geçirmesine sebep olacaktır. İnsan, kitap okumayı tavsiye edip kendisi boş vakitlerinde bile kitap okumayı gerçekleştirmiyorsa söylediği sözlerle yalnızca ifade etmekte kalmış olup konfor alanını başka işlerle en basit tabirle telefon, tablet, bilgisayar vb. uğraşlarla geçirmekteyse bir tezatlık irade eyleminin içinde olduğunu unutmamalıdır.
Okumak, yaşamaktır. İnsan, oksijen ve beslenme ile yaşamını devam ettirmekte olduğu gibi insanın zihni de kitaplarla yaşamını devam ettirmektedir. Okuyan insan, her okudukça cehaletini görecektir. , “Bilmiyorum demek ilmin yarısıdır” sözündeki manaya farklı bakış açısı ile bakmak çok önemlidir. Yani kişinin bilmedikleri bildiklerinden daha çok olduğu manasının da ortaya çıktığı anımsanmalıdır.
Erdemli bir hayat, okumaya ayrılan bir hayattır. Bana günde kaç saat insansınız diye bir soru yöneltilse kitap okuduğum ve kitaplarla geçirdiğim saat kadar insanım derim. Çünkü insanın insan olduğunun ve zihnine yaptığı en büyük insani hareket okuma eylemidir.
Okumayan ülkelerde hırsızlık, kavga, şiddet, haksızlık, kaos eksik olmamaktadır. Okuma eyleminin olmadığı bir ülkede şiddetli bir tüketicilik ve üretimden geri oldukları söz konusudur. Yine farklı bir bakış açısıyla konuya yaklaşalım. Öğrenci olduğunuzu düşünün, bir konferansa katıldığınızı konuşmacının size sorduğu soruya vereceğiniz cevap bilginiz dâhilindedir. Bu bilgiyse okuduğunuz her metin sayesindedir. Yine sınıfta öğretmen öğrencisine sorduğu bir soru da öğrencinin parmak kaldırması kadar parmağı kaldırmadaki özgüven ve parmağının kaldırabildiği kadar yükseğe kaldırıp sallaması, o öğrencinin kolunun altına okuduğu kadar kitap koyması ile ilgilidir.
Kitap okumak, bir ömür içinde okuduğunuz her kitap sayısı kadar farklı farklı hayatları yaşamaktır. İrademizin terbiyesi okuduklarımızla şekillenir. Duruşumuzun omurgalı oluşu okuduklarımızla oluşur.
0 Yorum