Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Efendim;
Birine üç gün muhayyer [vazgeçebilme hakkına sahip] olmak şartıyla bir şey bağışlansa, bu bağış sahih olur; muhayyerlik ise batıl olur; çünkü hediye bağıştır ve bağışlayan için muhayyerlik olmaz.
[Yukarıdaki bilgilerin tamamı, İhtiyar, Redd-ül muhtar ve Hindiye’den alınmıştır.]
Bir kimse hanımına, “Sana borcum olan mehrini bana hediye etmezsen, babanın evine hiç gidemezsin” dese, hanımı da hediye etse, sahih olmaz; çünkü kerhen, zor ile hediye vermek sahih olmaz. Mehri kocasına hediye etmeyi şarta bağlamak, mesela “Şu işi yaparsan mehrim sana helal olsun” demek sahih değildir. (Fetava-yı Bezzâziyye)
Alacağını borçlusuna veya başkasına bağışlayan, bundan vazgeçemez. Müşteri, malı teslim almadan başkasına hibe edebilir. Gelecek ay başında, şu malı sana hibe ettim demek sahih olmaz. Bir kimse, kendi borcunu eda etmek şartıyla birine bir şey hibe edince, borç ödenince, hibe lazım olur. Ödemezse, hibeden vazgeçebilir. Hibe ederken malın mevcut olması şart, hazır olması şart değildir. Düğünlerde getirilen hediyenin, kime getirildiği belli değilse, memleketin âdetine bakılır. (Mecelle)
Erkek, nişan için gönderdiğim şeyler mehir idi dese, kadın ise, hediyeydi dese, yenilen şeyler hediye olur. Başka şeyler, mehir olur. (Seadet-i Ebediyye)
Hediye kime verilmişse onun olur. Eve bırakılmışsa, müşterek eşya erkeğin, kadına ait olanlar kadınındır. Düğünde gelen hediyeler de böyledir. Kadına mahsus olan eşya kadınındır. Müşterek eşya erkeğindir. Mesela eşarp, bilezik, kolye gibi eşyalar kadının sayılır, kravat, tencere, tabak da erkeğin olur. Sünnet çocuğuna gelen hediyeler de böyledir. Sünnet düğününde bir eşarp gelmişse annesine ait olur, kravat gelmişse babasına ait olur. Oyuncak, küçük bisiklet gibi bir şey gelmişse çocuğun olur. Tencere, tava getirilmişse babasının olur.
Salih olan erkek ve kız çocuğa hediyeyi, eşit vermek gerekir.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Hediye verirken çocuklarınız arasında eşitliğe riayet edin.” [Taberani]
Fâsık çocuğa nafakadan fazla yardım yapmamalıdır.
Kâfirden hediye almak veya ona hediye vermek ihtiyaç olunca caizdir. (Hadika)
F. Bezzâziyyede “Falancadaki alacağımı sana hediye ettim, ondan al demek caiz olur” buyuruluyor. Demek ki, hediye etmek caiz, fakat hediye ettim demekle, hemen onun mülkü olmaz. Kabzetmesi yani eline geçirmesi gerekir. İbni Âbidin’de, “Alacak, ancak borçluya hediye edilir. Başkasına hediye edebilmek için, kabz etmeye onu vekil etmesi gerekir” buyuruluyor.
Başkalarının yanında size bir hediye gelince, o hediyeyi oradakilere verme mecburiyeti yoktur. “Bir hediye gelince, orada olanlar hediyeye ortaktır” Hadis-i Şerifi, her hediye için olmadığı gibi, verme mecburiyetini de bildirmemektedir. Türkçe’de göz hakkı var derler. Yiyecek, içecek bir şey gelince, oradakilere vermek mürüvvet icabıdır. Bir kalem gelmişse, kalem kırılıp oradakilere taksim edilmez.
Uygun bir din kitabını bir arkadaşa hediye etmek, Sadaka-i Cariye olduğu için, öldükten sonra da bunun sevabı devam eder.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Mümine, öğrenip yaydığı ilmin sevabı, ölümünden sonra da devam eder.” [İbni Mace]
Para hariç, al kullan diye verilen şey hediye olur. Giyip gitmekle, kendi eşyasını bırakmakla giydikleri ona hediye edilmiş olmaz. Kalbinden geçirmekle de olmaz. Sendeki eşyalarımı sana hediye ettim dersen hepsi hediye olur.
Hediyede söz geçerlidir. Şakadan bile hediye etseniz, hediye etmiş olursunuz. Ancak, tehditle, zorla hediye ettirmek geçerli olmaz. Yani kerhen [istemeyerek, zorla] hediye etmeniz sahih olmaz. İleride mehrinizi isteyebilirsiniz.
Çünkü fetva kitaplarında buyuruluyor ki:
“Kocası; hanımına, ‘Sana borcum olan mehrini bana hediye etmezsen, babanın evine hiç göndermem’ dese, hanımı da, hediye etse, sahih olmaz. Çünkü kerhen, zor ile hediye vermek sahih olmaz. Mehri kocasına hediye etmeyi şarta bağlamak, mesela şu işi yaparsan mehrim sana helal olsun demek de sahih değildir.” [Fetava-yı Bezzaziyye]
Bir kimse şaka niyetiyle, bu evi sana verdim derse, karşıdaki de kabul ettim derse, icab ve kabul gerçekleşip, ev onun olur. Hediyede niyete değil, söze bakılır. “Evi sana verdim” ifadesi icabdır. Misafirin de, “Kabul ettim” demesi kabuldür.
Seadet-i Ebediyye kitabında deniyor ki:
İcab, karşısındakinin anlayacağı bir lisanla, sattım, verdim, hediye ettim gibi, kabul de, aldım, aynen kabul ettim, razı oldum gibi mâzi, yani geçmiş zamanı bildirecek şekilde söylenmelidir. İcab ve kabulün ikisi de, o yerde âdet olan kelimelerle ve mâzi şeklinde olunca, niyet etmeleri lazım değildir. (Bey ve Şira bahsi)
Biri bir şey yiyip içerken, yanındakilere de vermesi iyi olur. Buna, göz hakkı denir. Vermesi şart değildir, ancak yanımızda insanlar varken, “Siz de buyurun” dememek mürüvvete aykırıdır. Bunun için atalarımız, “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” demişlerdir. Ya onların yanında yememeli veya yeniyorsa, onlara da ikram etmelidir.
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)