Yahudiler hiçbir anlaşmaya sadık kalmazlar, yaptıkların bütün anlaşmaların bozarlar. Aşağılık şeytanî özelliklerinden biri de verdikleri sözlerinde durmamalarıdır. Kur'an-ı Kerim'de onların bu özellikleri şöyle ifade edilmiştir:
"Sen kendileriyle antlaşma yaptığın halde onlar, hiç çekinmeden, her defa antlaşmalarını bozarlar." (Enfal, 56.)
Peygamberimiz (ASV) hicretten sonra Medine toplumunun tüm bileşenlerini, unsurlarını kapsayan, Medine’de yaşayan herkesin onayıyla bir anayasa mahiyetinde kaynaklarımızda “Medine vesikası” olarak bilinen antlaşma oluşturmuştur. Bu antlaşmayı ilk bozan, Beni Kaynuka Yahudileri olmuştur. Bazı Yahudilerin, Benî Kaynuka çarşısında Müslüman bir kadını taciz etmesi, oradaki Müslümanların müdahalesiyle, birkaç kişinin ölümüyle sonuçlanan Müslüman-Yahudi çatışmasına yol açmıştır. Antlaşmayı bozan Benı Kaynuka kalelerinde savaş düzenine geçmiş ama kuşatma sonucunda Peygamberimizin (ASV) hükmüne razı olup teslim olmuşlardır. Sonuçta Medine’de kalmaları yasaklanmış ve çıkıp gitmelerine izin verilmiştir. Antlaşmayı bozan ikinci Yahudi kabilesi Beni Nadir olmuştur. Peygamber (ASV) müslüman ve Yahudilerin ortaklaşa ödemesi gereken bir diyet meselesi için Beni Nadir kabilesine gittiği bir gün, Peygamber katili sabıkalı kavim olan Yahudiler, Peygamberimize suikast düzenleyerek onu öldürmek istemişlerdir. Peygamberimizin (ASV) on beş gün süren kuşatmasından sonra teslim olunca Beni Nadir Yahudileri de Medine’den çıkarılıp Hayber’e sürgün edilmişlerdir. Üçüncü Yahudi kabilesi Beni Kurayza ise, hendek savaşı sırasında müşriklerle bir olup Müslümanları arkadan vurmak suretiyle antlaşmaya ihanet ederek bozmuşlardır.
Yeryüzünde kalleşliği icat eden ve yayan Yahudi’dir; yalancılığın mucidi Yahudi’dir; ikiyüzlülüğü ilk çıkarıp insanlara bulaştıran Yahudi’dir; peygamberleri öldüren Yahudi’dir; acımasızlığın, insafsızlığın, vicdansızlığın, güvensizliğin kökeni ve doruğu Yahudi’dir; şeytanın oluşturmak istediği en aşağılık, en vahşi en pislik, insani erdemlerden en uzak insan tipi Yahudi’dir.
Bu vasıfları sakın kafamızdan uydurduğumuzu sanmayın, bütün bunlar Kur’an ayetlerinde bildirilmiştir. Müminler Yahudi fitnesi ve tehdidine karşı on dört asır önceden uyarılmışlardır. Bu konuyla ilgili bazı ayetlerin meallerini dikkatinize sunuyoruz:
* Yahudiler münafıktır: “İman edenlerle karşılaştıkları zaman: ‘İman ettik.’ derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında ise: ‘Ne diye Allah’ın size açtığı sırlarınızı onlara anlatıyorsunuz? Allah katında aleyhinize delil olarak kullansınlar diye mi? Akletmez misiniz?’ derler.” (Bakara, 76.)
* Sözlerinde durmazlar: “Her söz verdiklerinde onlardan bir grup sözünü bozmadı mı? (Hayır, öyle değil!) Aslında onların çoğu iman etmezler.” (Bakara, 100.)
* Adaleti emredenleri öldürürler, zulümde benzersizdirler: “Şüphesiz ki Allah’ın ayetlerini inkâr eden, haksız yere nebileri öldüren ve insanlar arasından adaleti emredenleri öldüren kimseler var ya! Onları can yakıcı bir azapla müjdele!” (Âl-i İmran, 21.)
* Allah'a bile iftira etmişlerdir: Onlardan öyle bir grup vardır ki; (okuduklarını) Kitab’ın ayetlerinden sanasınız diye dillerini Kitap’la eğip bükerler. Oysa ağızlarında geveledikleri şeyler Kitap’tan değildir. (Ağızlarında geveledikleri şeyler için:) ‘Bu, Allah katındandır.’ derler. Oysa o, Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler. (Âl-i İmran, 78.)
Bak! Nasıl da Allah’a yalan iftirada bulunuyorlar. Apaçık bir günah olarak (Allah’a iftira etmek) yeter.(4/Nisâ 50)
* En azılı sapaklardır: “Kendilerine Kitap’tan pay verilen kimseleri görmedin mi? Sapıklığı satın alıyor ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar.” (Nisâ, 44.)
* En kötü cimrilerdir, muhtaçlara asla yardım etmezler: “Yoksa onların mülkte nasipleri mi vardır? O zaman insanlara kıl kadar dahi bir şey vermezlerdi.” (Nisâ, 53.) Şimdi Gazze’de insanların açlıktan ölmelerine yol açmıyorlar mı? Açlığı silah olarak kullanmalarından bu ayetin hakikati belli olmuyor mu?
* Allah’a uygunsuz sıfatlar yakıştırıyorlar: Uzeyr’in Allah’ın oğlu olduğunu, kendilerinin Allah’ın oğulları olduklarını söylemişlerdir. (Tevbe, 30; Maide, 18.) Allah’ı –hâşâ– cimrilikle itham etmişlerdir: “Yahudiler ‘Allah’ın eli bağlanmış!’ dediler. Elleri bağlansın ve söyledikleri yüzünden onlara lânet olsun! Bilakis O’nun iki eli de apaçıktır, nasıl dilerse öyle bağışlar.” (Maide, 64.)
* Yalancı ve sahtekârdırlar, casusluk yapıyorlar: “Onlar (Yahudiler) yalan uydurmak için seni dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına casusluk için dinlerler. Kelimelerin (ifade içindeki) yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: ‘Eğer size şu hüküm verilirse, onu tutun. O verilmezse sakının.’ Allah, kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir. Onlara dünyada bir rezillik, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır.” (Maide, 41.)
* Peygamberlerin ve diğer masumların katilleridirler: “Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberleri öldürenler ve adaleti emreden insanları öldürenler, işte onlar için elem verici azabı müjdele.” (Al-i İmran, 21.) Bu ayette peygamberleri öldürenlerin kimler olduğunu açıkça belirtilmemiş ancak şu diğer ayette söz konusu o peygamber katillerinin İsrailoğullarından oldukları açıkça ifade edilmiştir: “Andolsun ki biz İsrailoğullarından kesin söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Fakat her ne zaman bir resul, nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şey kendilerine getirdiyse, o peygamberlerden bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler. “ (Maide, 70.)
İşte bu yüzden Yahudi’ye güvenilmez, Yahudi ile ve Yahudi’nin dost olduklarıyla dost olunmaz, Yahudi’ye karşı tedbir alınır, Yahudi’yi durdurabilmek için ondan daha fazla çalışmak lazımdır.
